ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > Tütün, Tütün Mam. Tuz, Alkol İşlt. Kanunu hakkında konuşması
03.04.2008

Tütün, Tütün Mam. Tuz, Alkol İşlt. Kan

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşülmekte olan 4'üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere Türk tütüncülüğü, tütün piyasası, ekimi ve pazarlaması, ülkemizin en güncel konularından birisini oluşturmaktadır. Bu alanda gelinen noktanın, özellikle tütün üreticisi vatandaşlarımız açısından iç açıcı bir konumda olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir.

Şark tipi türü ile ayrı bir yeri olan ve sektörde özel bir önemi bulunan Türk tütünü, ülkemizde yüz binlerce insanımızın geçim kapısıdır. Kendisine has özel aromasıyla dünyada aranan bir tür olan yerli tütünümüz, üreticilerimizle beraber, izlenen yanlış politikalara, maalesef, kurban edilmektedir.

Dün Osmanlı'nın zayıf düşmesi sürecinde emperyalist sermayece oluşturulan dayatmalarla kurulan Reji İdaresini andıran kurumsal bir yapı ihdas edilmesine tanık olmanın bugün üzüntüsü ve kaygısı içindeyiz. Böyle bir yapının kuruluşu sürecinde tütün üretim alanlarının daraltılması, dolayısıyla üretici sayısının azaltılması, fiyat belirlenmesinde Tekelin devreden çıkartılarak yeni tekelci piyasanın insafına ve merhametine terk edilmesi bugün pek çok sakıncaları da birlikte getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk tütününün ve Türk tütün üreticilerinin sonunu hazırlayan bu süreçte Tekelin "özelleştirme" adı altında yabancılara devredilmesi Türk tütüncülüğü ve tütün sektörümüz için en büyük yıkımlardan birisi olmuştur. Tamamen özel ve yabancı sermayeye teslim edilen bu alanda egemen olan ticari anlayış, ne yazık ki, her türlü kaygıdan uzak ve sadece kazanmayı amaçlayan bir sömürü zihniyetini temsil etmektedir.

Değerli arkadaşlar, öbür taraftan, tütün satışları 4733 sayılı Kanun'da belirtildiği üzere "açık artırma ve sözleşme usulüne göre yapılmaktadır. Ancak, ne yazık ki, 2003 yılından bu zamana kadar geçen süre içerisinde tütün üreticilerimizin elde ettiği gelir enflasyonun çok altında kalmıştır. Tütün girdilerindeki, dolayısıyla da maliyetindeki artışa paralel olarak fiyat artışının düşük olması, 2002 yılından itibaren 4733 sayılı Kanun'da tütün fiyatlarının her ne kadar tüccar ile üreticinin karşılıklı mutabakatıyla belirleneceği öngörülse de genellikle tüccarın belirlediği fiyattan oluşması gibi nedenler üreticinin tütün üretimini bırakmasını hızlandırmıştır.

Sayın milletvekilleri, bakınız, elimde Türkiye Ziraat Odaları Birliğince hazırlanan ve 1998 ve 2006 yılını karşılaştıran bir tablo, daha doğrusu bir çizelge vardır. Bu çizelgeyi incelediğimizde, 1998 yılında tütün üreticisi 1 kilogram tütün satışı sonucu 10 litre mazot, 15 kilogram DAP gübresi ve 33 kilogram amonyum nitrat gübresi alırken, 2006 yılına gelindiğinde aynı tütün üreticisi 1 kilogram tütün satışı sonucu 2,5 litre mazot, 9 kilogram DAP gübresi ve 16 kilogram amonyum nitrat alabilmektedir. Dolayısıyla, Hükûmetin tütün üreticisi için vermiş olduğu taban fiyatla girdi fiyatları karşılaştırıldığında hiç de inandırıcı olmadığı görülmekle birlikte, 2006 yılında tütün üreticisi girdi maliyeti yönünden enflasyonun çok altında kalarak ortalama yüzde 60-70 oranında fakirleşmiştir.

Öbür yandan, Ege Bölgesi'ndeki bir tütün üreticisi 1 ton tütün üretimi karşılığında 5.500 YTL gelir elde edebilirken, komşumuz ve AB üyesi Yunanistan'da primle desteklenen üreticinin eline ise 1 ton karşılığında 14 bin YTL geçmektedir. Yani Yunan tütün üreticisinin Türk tütün üreticisinden 3 kat daha fazla gelir elde ettiği görülmektedir.

Tütün üreticilerinin yaşayabilmesi ve yabancı ülkelerin üreticileriyle rekabet edebilmeleri için, Maliye Bakanlığınca uygulanan tütün ithalatından elde edilen vergi, fon gibi gelirlerden bir kısmıyla doğrudan desteklenmesi icap etmektedir. Ayrıca, sigaralardan alınan vergilerin yüzde 1'inin dahi tütün üreticilerine aktarılmasında üreticilerimize önemli bir destek sağlanacaktır. Bu gelir artışı Türk tütün üreticisinin köyden kente göçünü engelleyecek, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümüne de önemli katkılar sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak buradan, bu kürsüden müteakip defalar yaptığımız gibi bazı hususlarda uyarılarda bulunmayı da vazgeçilmez bir görev olarak görmekteyim.

Bugün ülkemizin AKP İktidarı döneminde her geçen gün geriye gittiğini bilmeyen kalmamıştır. İç ve dış siyasette kaos, karmaşa ve aldatmanın mimarı olan bugünkü iktidar döneminde maalesef ekonomi de iflas etmiş durumdadır. Artık yabancı kaynaklarla bu işin götürülemeyeceği apaçık bir şekilde ortadadır. O nedenle bugünkü siyasi iktidar ikinci kez yetki aldığı millete güvenmesini bilmelidir. Asıl umut bağladığı emperyalist sermaye çevrelerinin kendilerinin kara kaşına, kara gözüne sevdalı olmadıklarını anlamalıdır. 100 milyar doları aşan sıcak paranın bir gün geri döneceğini bilmelidir. Yani kısaca, AKP İktidarının üreten, istihdam ve katma değer sağlayan, ihracat yapan ülkemizin öz kaynaklarını babalar gibi satmaktan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizerek bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Şayet atılan yanlış adımlardan geri dönülmez ise ülkemizi ve milletimizi çok karanlık günler, telafisi mümkün olmayan hadiseler beklemektedir. Belki siyasi iktidarın yönetime yakın mensuplarının ve yine yönetimle iç içe olan yandaşlarının böyle bir kaygısı olmayabilir. Ancak olan, varlığımızı borçlu olduğumuz fedakâr ve cefakâr necip milletimize olacaktır.

Bakınız, sadece Tekel örneğinde tarihe bir atıf yaparak muhtemel tehlikelere dikkat çekmek istiyorum. 1880'li yıllarda iç ve dış borç batağına düşen Osmanlı İmparatorluğu, tütün ticaretini yabancılar tarafından 1883'te kurulan Reji İdaresine devretmişti. Bu idare tütün ekim alanlarının daraltılması ve tütün pazarlanmasında tüm yetkileri elinde bulundurmaktaydı ve bu idare uyguladığı alım politikalarıyla tütün üreticilerimizi perişan etmişti. Çünkü fiyatları istediği gibi belirliyor, istediği fiyattan yurt dışına satıyor, üreticiye de istediği zaman parasını ödüyordu. Bu durum karşısında zamanla oluşan kaçakçılığı önlemek için ise Reji İdaresi silahlı kolcu birlikleri kurmuştu. Kırk iki yıllık Reji İdaresi yönetiminde kaçakçı, kolcu ve zabıtadan on binlerce insanımızın hayatını kaybetmiş olduğu bu dönemde Reji İdaresinin vahşeti ve halkımızı sömürüsü ne yazık ki acı bir gerçektir. Bu vahşet ve yanlış Büyük Önder Atatürk'ün 1925'te Reji İdaresini satın almasıyla son bulmuştur.

Şimdi ise, son altı yılda atılan adımlarla oluşturulan şartlar giderek ağırlaştırılmış olup, bu politikalardan ülkemizin ve milletimizin hiçbir menfaati olmamıştır. Mağdur olan kendi insanımız, kaybeden ülkemiz olmuştur. Hiçbir yatırım yapmadan, istihdam artırıcı değil aksine azaltıcı bir uygulamayla, sadece hazıra konarak en önemli kurumları ele geçiren küresel sermayenin dayatmaları, ister istemez, Osmanlı'nın iç ve dış borç batağına saplandığı dönemde ortaya çıkan Reji İdaresini hatırlatmaktadır. Şimdi de Tekel devreden çıkartılarak, üreticimiz yabancı sermayenin vicdanına terk edilmiştir. O zaman baskıcı Reji İdaresi yüzünden ortaya çıkan kaçakçılık aynı idare tarafından silahla önlenmeye çalışılmış ve on binlerce insanımız katledilmişti. Şimdi ise, bu piyasaya tamamen egemen olan aynı sermaye grupları Hükûmetle iç içe oluşturdukları yasa ve yönetmelikler marifetiyle üreticilerimiz ve işçilerimiz üzerinde şiddet estirmektedirler. Ancak, değişen sadece uygulanan metotlar olmuştur. "Tekel satılmasın." diyen işçilere Adana'da ve Ankara'nın buz gibi havasında şiddet uygulayan kolluk kuvvetlerine acaba hangi zihniyet emir vermiştir? Elbette ki bunları düşünmemiz icap etmektedir.

Şimdi soruyoruz: Yüz binlerce üretici ve ailesinin geçim kapısı olan tütüncülük sektörünü bitirmeye sizi kimler mecbur bırakmıştır? On binlerce insanımızın ekmek kapısı olan, ülkemizin en önemli vergi yükünü çeken Tekel gibi bir devasa kurumu satmaya sizleri kimler zorlamıştır? AKP İktidarı olarak bir taraftan böylesi kurumların devlete yük getirdiğini savunup Tekel fabrikalarındaki üretimi önce azalttınız, sonra da "Ziyan ediyor." diyerek ne yazık ki sattınız ve gariban işçilerimizi ise sokağa attınız. Sokağa terk ettiğiniz bu işçileri "Başka kurumlara naklediyoruz." ifadesi ise koskocaman bir palavradır. Son iki yıldır sadece Adana'daki tesislerde çalışan yüzlerce işçi başka illere göç etmek zorunda kalmış, bir kısmı da başka kamu kurumlarına geçmek için istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Ancak bunlardan şanslı olanlar başka kamu kurumlarında iş bulabilmiştir. O şanslılar da yılda sadece on ay çalıştırılmakta ve 500 YTL civarında maaş alabilmektedir.

Şimdi buradan soruyorum: Bu mudur çalışana güvence anlayışınız? Bu mudur adalet ve kalkınma anlayışınız?

Ve daha da çarpıcı olanı, devletin üzerindeki yükü hafifletmek iddiasında olan AKP zihniyeti, ne yazık ki, artık, üreticimiz açısından hiçbir önemi kalmamış, fonksiyonunu kaybetmiş olan Tütün Piyasası Düzenleme Kuruluna onlarca, hatta, yüzlerce personel almaya ve almanın hesabını yapmaya başlamıştır. Bu uygulamanın öne sürülen mazeretle, yani devletin üzerindeki yükü hafifletmek gibi bir bahaneyle örtüştüğünü söyleyebilmenin ne yazık ki bugün için bir imkânı da yoktur. Ama, bu yapılmak istenenlerin amacı bizce malumdur. Asıl maksat hasıl olmuş, yani Tekel gibi dev bir kurum babalar gibi satılmış, Türk işçisi sokağa mahkûm edilmiştir. Tütün Piyasası Düzenleme Kurulu da yeni bir derebeylik olarak yabancı tütün ve sigara markalarına hizmet edecek bir kurum haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda işin özeti maalesef budur, değerli arkadaşlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken AKP İktidarını Türk milletine güvenmeye, kendi öz kaynaklarımızı satmaktan vazgeçip işletmeye, işçilerimize uygulanan işkenceye son verip sahip çıkmaya ve tarihten ders almaya davet ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

,